VAHYİN DİLİNDEN
Canibim.Com

VAHYİN DİLİNDEN - Canibim.Com

 

VAHYİN DİLİNDEN

مَا سَلَكَكُمْ فٖي سَقَرَ
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّٖينَۙ
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكٖينَۙ
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَٓائِضٖينَۙ 
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدّٖينِۙ
حَتّٰٓى اَتٰينَا الْيَـقٖينُؕ 

Esirgeyen bağışlayan Allah'ın adıyla 

“Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?”
 Onlar şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik;
 Yoksulu doyurmuyorduk;
 (Günaha) dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk,
 Ceza gününü de asılsız sayıyorduk,
 Sonunda bize ölüm geldi çattı.”

 (Müddessir Suresi - 42-47)               (Meâl Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı)   

TEFSİRİ:    

Bu kümedeki âyetlerde iman veya inkâr konusunda yapılan tercihin sonuçları anlatılmakta, kişinin tercihine göre cennetteki nimetlere kavuşacağı veya cehennemdeki azaba sürükleneceği bildirilmektedir. 38. âyetle her nefsin yaptıklarına karşılık rehin olarak tutulması, sorumluluğun ferdî olduğunu, her insanın dünyadaki iman ve itaatine göre hesap gününde ödül veya ceza alacağını, geleceğinin yani kendini rehin olmaktan kurtarmanın buna bağlı olduğunu ifade eder.


Kısacası insana ebedî kurtuluşu sağlayacak olan da onu ebedî felâkete götürecek olan da benimsediği inancın doğruluğu veya yanlışlığı, amellerinin ilâhî iradeye uygun veya aykırı oluşudur. İnancı bâtıl, ameli bozuk olanı en yakınları bile kurtaramaz; nitekim Hz. Nûh öz oğlunu, Hz. İbrâhim öz babasını kurtaramamıştır (bk. Hûd 11/45-46; Tevbe 9/114).

 

“Hakkın ve erdemin tarafında olanlar…” diye çevirdiğimiz ashâbü’l-yemîn tamlamasındaki ashap “topluluk, arkadaşlar, taraftarlar”, yemîn ise hem “sağ taraf” hem de mecazî olarak “doğru, gerçek, güç” anlamlarında kullanılır. Bu deyimi kısaca “sağcılar” şeklinde çevirenler bulunmakla birlikte, “sağcılar” kelimesi günümüzde daha çok siyasal veya ideolojik anlamlar içeren bir terim olarak kullanıldığından bu çeviriyi Kur’an’ın kastettiği anlam ve amaca uygun bulmuyoruz.

 

 Zira ashâbü’l-yemîn Kur’an’da genellikle iman ve amelleriyle gerçeğin ve erdemin tarafında olanları ifade eder. Müfessirler bu deyimi, “âhirette amel defterleri sağ taraflarından verilenler, müminler, müslümanların çocukları, melekler, Hz. Âdem’in sağ tarafında bulunanlar, dünyada hayırlı işler yapanlar, dürüst, erdemli ve kutsanmış kimseler” gibi farklı şekillerde yorumlamışlardır (Râzî, XXX, 210; İbn Âşûr, XXIX, 325; Esed, III, 1208).

 

Bize göre burada söz konusu olanlar, Allah’ın iradesine uygun bir inanç ve amel çizgisi benimseyip hayat boyunca bu çizgide sebat eden müminlerdir. Nitekim 43-47. âyetlerde sıralanan günahkârların özellikleri, bir bakıma ashâbül-yemîn deyimiyle ne kastedildiğine de işaret etmektedir. Buna göre ashâbül-yemîn hayatlarının sonuna kadar namazlarını kılar, yoksulu doyurur, bâtıla dalanlardan uzak durur, ceza gününe inanırlar.

 

 Buradaki namaz Allah’a iman ve itaati, yoksulu doyurma yaratılmışlara şefkat ve merhameti, imkânları olmayanlarla paylaşmayı; bâtıla dalanlardan uzak olma, daima hakka inanma, hak ölçülerine göre yaşama, hakkı ve haklıyı destekleme, haksızın karşısında olmayı; ceza gününe inanma ise hayatının bütün anlarında, her türlü karar, tercih ve eylemlerini Allah’ın huzurunda sorguya çekilip bunların tek tek hesabını vereceğini bilerek yaşamayı ifade eder.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri 

 

ALLAH RASULÜ'NDEN (Sallellahu Aleyhi ve Sellem)

إِنَّ بَيْنَ الرَّجُلِ وَبَيْنَ الشِّرْكِ والكُفْرِ تَرْكَ الصَّلاةِ

"Gerçekten kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır”

(Müslim, Îmân 134. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Îmân 9; İbni Mâce, İkâmet 17)

 

 

 

 

 

                             Kelime-i Tevhid faziletleri nelerdir?


Pek çok kişi Kelime-i Tevhid'İn nasıl okunduğunu, anlamını merak ediyor. Peki, Kelime-i Tevhid ne için okunur? Kelime-i Tevhid'in önemi fazileti nelerdir?

 

Efendimizin 'Cennetin anahtarı' dediği Kelime-i Tevhid'in nasıl okunduğu sık sık araştırılıyor. Peki, Kelime-i Tevhid'İn fazileti nedir her gün ne kadar okumak gerekir?

Kelime-i Tevhid okunuşu anlamı

“La ilahe illallah Muhammedun Rasulallah”

“Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir.''

Kelime-i Tevhid faziletleri nelerdir?

Kelime-i tevhid, Allah’a ve peygambere olan inancın sık sık dile getirilmesine yardımcı olur. Bu sebepten dolayı imanın güçlenmesini sağlar.

Kelime-i tevhidin kazalardan ve belalardan kişileri koruduğuna inanılır.

Kelime-i tevhid okumanın çok sevabı olduğu belirtilir.

Günahların affedilmesi için ve Allah’ın rızasının kazanılabilmesi amacı ile Kelime-i tevhid okunur ve aynı zamanda da bağışlanma istenir.


Leyl Suresi 5-7. Ayet: “Malını Allah yolunda harcayıp O’na saygı duyarak haramlardan sakınan (takvâ sahibi olan ve), o en güzel kelimeyi (kelime-i tevhîdi) tasdik eden kimseyi Biz de en kolay yola muvaffak kılarız.”


 İbrahim Suresindeki 24-25. ayeti: “Görmedin mi Allah nasıl bir misâl getirdi: Hoş bir kelime (olan kelime-i tevhîd), kökü yerde sâbit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzer. (O ağaç), Rabb’inin izniyle her zaman meyvesini verir durur. (Kulu Hakk’a yüceltir ve O’nun ebedî dostluğuna kavuşturur.) Öğüt alsınlar diye Allah, insanlara böyle misaller verir.


Ebu Hureyre (ra)'un naklettiklerine göre; Peygamber Efendimiz (SAV); "İmanınızı tazeleyiniz." buyurdu. “Ya Resulallah! İmanımızı nasıl tazeleyeceğiz?” La ilahe illallah'ı çok söyleyiniz." buyurdu. (Ahmed bin Hanbel)


"Kıyamet gününde benim şefaatim sayesinde en mutlu olacak insan, kalbinden içtenlikle, Lâ ilâhe illallah diyendir." (Buhari)

"Günde yüz defa La ilahe illallah diyenin yüzü kıyamette dolunay gibi parlar (Taberani)

 

Allah'ın kıyamet gününde yüzlerine bile bakmayacağı 3 gurup insan



“Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azâba uğrarlar” hadisini nasıl anlamalıyız?

 

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azâba uğrarlar. Bunlar;

 

1 - Zina eden ihtiyar

 

2 - Yalan söyleyen hükümdar

 

3 - Kibirlenen fakir

 

Peygamber Efendimiz’in “Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azâba uğrarlar” ifadesiyle başlayan başka hadisleri de vardır. Demek oluyor ki, bu ağır cezayı hak eden başka günahkârlar da vardır. Adaletinin yanında lutfunun, gazabının yanında rızâsının görüleceği o günde, sözü edilen bu kimseler O’nun lutfuna değil gazabına uğrayacaklardır.

 

 Allah Teâlâ’nın bu kimselerle konuşmaması, onlara gazap buyurması, onları sevindirecek bir şey söylememesi, onlardan memnun kaldığını göstermemesi veya gerçekten kendileriyle hiçbir şekilde konuşmaması gibi mânalara gelmektedir. Bu kimseleri temize çıkarmaması, hayırlarını, ibadetlerini kabul etmemesi, günahlarını bağışlamaması, onlardan hoşnut olduğunu göstermemesi demektir.

 

 Cenâb-ı Hakk’ın onlara bakmaması ise kendilerine rahmet ve merhamet etmeyeceğini ifade etmektedir. Zikredilen günahkârların müşterek özellikleri, bu günahlardan halleri veya mevkileri itibariyle uzak durmaları gereğidir. Bu üç günahkârdan birincisi, zina eden ihtiyardır. Yaşını başını almış bir kimse artık olgunlaşmalı, doğruyu yanlışı görmeli, yaklaşmakta olduğu sonu farketmelidir.

 

 Ömrü gaflet içinde geçmişse, kendine çeki düzen vererek haramlardan uzak durmalıdır. Gençlik uçup gittiği, eski gücü yittiği, vücudu artık iflas ettiği için zinaya yaklaşmamalıdır. Şayet yaşlı bir kimse böyle yapmamış, gençlere bile yasaklanmış olan bir günaha devam etmişse, Allah Teâlâ ona iltifat buyurmayacaktır.

 

İkinci günahkâr, yalan söyleyen devlet reisidir. Bir devlet resinin korkup çekineceği kimse yoktur. Birilerine kendini kabul ettirmek için yalan söylemeye mecbur değildir. Hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerinde “yalan söyleyen” devlet reisi yerine, “zâlim devlet reisi” ifadesi bulunmaktadır (Tirmizî, Cennet 25; Nesâî, Zekât 75).

 

Üçüncü günahkâr ise kibirli fakirdir. Bir fakirin kibirlenmeye hakkı yoktur. Zira kibir, malın, mülkün, varlığın şımarttığı kimselerin yaşadığı bir hal, yasaklanmış bir duygudur. Fakir olan kimse haddini bilmeli, kibir yerine tevâzuu seçmelidir. Bizi burada özellikle ilgilendiren kibirli fakirin halidir.

 

Bir fakir, kibirlenmeye hakkı olmadığı halde kibirli davranıyorsa, demekki bu huy onun yaratılışında vardır. Bu kötü huy sebebiyle çalışıp çabalamıyor, her işi beğenmiyor, çoluğunu çocuğunu aç ve muhtaç bırakıyorsa, günahı bir kat daha artıyor demektir. Dinimiz dilenmeyi yasaklamakla beraber, muhtaç durumda olanların ihtiyaçlarını giderecek kadar dilenmelerine izin vermiştir.

 

 Aile babası olan bir fakir hem çalışıp çabalamıyor hem de çocuklarının zaruri ihtiyaçlarını gidermek için kimseden bir şey kabul etmiyor, üstelik ihtiyacı yokmuş gibi davranıyorsa, bu davranışı bir kat daha çirkinleşir, suçu biraz daha katmerleşir.

 

 

 

Dinimizde kadınların makyaj yapması caiz midir?


İslâm Dinî, bazı şartlarla süslenmeye ve boyanmaya cevaz vermiştir. Bilindiği gibi, müçtehit imamlar devrinde, günümüzde kullanılan boya ve makyaj malzemelerinin çoğu yoktur.

 

Ayrıca kadınların saçlarını kendilerine nikâh düşen erkeklere göstermesi haramdır. Güzel görünmesi için boyanıp süslemesi bu günahı daha çoğaltır. Müslüman bir hanımefendi, boy abdesti almak ve namaz için abdest alması gerektiğinden, boyanın suyu geçirmeyecek derecede olması, dolayısıyla boy abdestinin ve namaz abdestinin olmaması anlamına gelir. Öyleyse yalnız kocasına güzel görünmenin dışında süslenmeleri doğru değildir. Kocası için süslenmiş ve boyanmışsa su geçirmeyen cinsten boyaların mutlaka temizlenip ondan sonra abdest alınması gerekir. (bk. Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Celal Yıldırım, IV/209-210) Sorularla İslamiyet

 

 

 

 

Tüm YAZILI SOHBETLER