TURAN ORDUSU KURULMALI
Canibim.Com

TURAN ORDUSU KURULMALI - Canibim.Com

                                  “Geleceğim, geçmişimdir” W. Churchill

06 Oca 2022, Perşembe Ali Saydam

Öyle bir tablo çizmeye çalışıyorlar ki; sanki AK Parti ülkeyi tüm zamanların en yüksek enflasyon oranına sürüklemiş sanırsınız… Oysa rakamlara baktığınızda durum hiç de öyle değil.


1980’deki yıllık yüzde 115,6’lık enflasyondan sonra, Türkiye’deki en yüksek enflasyon oranı 1994’te yüzde 125,5 olarak açıklanmıştı. İktidarda, DYP-SHP (Şubat 1995 itibarıyla CHP) koalisyonu olan 50. hükûmet vardı… Başbakan, bir ekonomi profesörü olan Tansu Çiller idi… Aynı hükûmet 1995 yılında enflasyonu yüzde 76 oranında tutabilmişti…


Ülkemiz, Cumhuriyet tarihindeki ‘en kötü rekor’ sayılacak 1994 yılı rakamlarına bir daha düşmedi… Hatta yaklaşmadı bile…

Yaklaşık 7 yıllık bir sıçrama yapıp 2002 yılına gelelim…

AK Parti hükûmeti, iktidara geldiği 2002 senesinde enflasyonu yüzde 29,7 ile devraldı. Hemen ertesi sene bunu yüzde 18,4’e, sonrasında da tek haneli rakamlara indirmeyi başardı…


Büyük Britanya eski başbakanlarından Winston Churchill, kendisine emekli olduktan sonra neler yapmayı planladığını soran gazetecilere, “Benim geleceğim geçmişimdir” diye cevap vermiş…

AK Partililer de “Geçmişte ne dediysek yaptık, yine yaparız” derken, bunu kastediyor olmalılar…

Enflasyon istikrarlı biçimde ilk kez 2016’da çift haneli rakamlara çıkmaya başlamış…


Peki neden öyle olmuş?

Söyleyelim: Türkiye haddini aşmış!

İşaret fişeğini 2009’da “One Minute!” yakmış; 2013’teki “Dünya beşten büyüktür” doktrini çerçeveyi çizmiş… 2017 yılında dönemin Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı Millî Enerji ve Maden Politikası derinleştirmiş… Millî savunma sanayine yapılan yatırımların meyve vermesiyle de Türkiye’nin bu yoldan dönmeye niyeti olmadığı iyice anlaşılmış…


Hemen ardından gelen, Millet İttifakı’nın Batılı dostlarıyla birlikte sürekli karşı çıktığı; Mavi Vatan yaklaşımı, Doğu Akdeniz’deki enerji faaliyetleri, Libya ile anlaşma, Azerbaycan’a destek, ülkemizin güney sınırında terör devleti kurulmasına karşı verilen mücadele, S-400’ler meselesi, Francis Fukuyama’nın tabiriyle SİHA’larla “Bölgesel bir güç” olarak yükselmemiz, dünyayı Türkiye’ye bağlayan ulaştırma ve altyapı yatırımlarıyla dünya ticaret yollarındaki hakimiyetimiz gibi pek çok haddini aşan (!) adımlar cezasız kalmamalıydı…


2016’da darbe girişimi, 2018’de başlayan finansal ataklar ve nihayet Biden’ın Türkiye’deki muhalefetle iş birliği yaparak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme planları…


Son noktayı da Time dergisi koymuş.

Dergi iki yıldır Türkiye’yi ‘En Büyük 10 Küresel Risk’ listesine alıyor. 2021 senesinde 7. sıraya yerleştirmişlerdi(!) Bakın bu yıl listeye 10. sıradan sokulma nedenimiz neymiş?


“Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023’teki seçimler öncesinde anket sonuçlarındaki düşüşü tersine çevirmeye çalışırken, 2022’de Türkiye’nin ekonomisinin ve uluslararası konumunun daha da düşük seviyelere gerilemesine engel olamayacak. İşsizlik ve enflasyonun yüksek, liranın daha zayıf ve daha oynak olmasına rağmen Erdoğan ortodoks ekonomi yönetimini reddediyor. Ekonomik krizi gündemden düşürmek için Erdoğan’ın dış politikası bu yıl daha çatışmacı bir hâl alacak. 2022’de pek olası olmayan erken seçim durumunda ise tüm bu riskler daha da şiddetlenecek.”


Time’ın ‘ortodoks ekonomi’ dediği; yüksek faiz ve IMF’e teslimiyet olmalı… Tabii bir de ABD’ye ve AB’ye teslimiyet…

Çok beklerler…

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

                                            Turan ordusu kurulmalı


Kazakistan’da yaşanan olayları ilk kez Akit’e değerlendiren Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (Mavi Vatan DEGS) Başkanı E. Tümamiral Cihat Yaycı, ülkede yaşanan gelişmelerin Türk dünyası açısından tehlikeli boyutlara ulaşabileceğine dikkat çekerek bir an önce “Turan Ordusu”nun kurulması gerektiğini söyledi.

 

 

MUHAMMET KUTLU  ANKARA

Kazakistan’daki son duruma ilişkin Akit’e değerlendirmede bulunan Cihat Yaycı, Kazakistan’da havaalanları, askeri yerleşkeler, Aktau Limanı, televizyon merkezleri gibi stratejik alanların Rusya kontrolünde “Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü” gücü tarafından ele geçirilmesinin ülkenin geleceğine yönelik endişeleri artırdığına dikkat çekti.


Ortaya çıkan şartların sosyo-politik zeminini Kazakistan’ın Türk dünyası ile bütünleşme politikaları ekseninde bakıldığında Rusya’nın Kırım, Osetya gibi örnekleriyle birlikte Kazakistan’ı da bu projesine dahil ederek yeni bir SSCB kurmanın yollarını geliştirdiğini vunguyaşah Yaycı, “Petrol ve doğalgaz zengini Kazakistan, yer altı ve yerüstü kaynakları ile Rusya’nın ilgisini oldukça çeken bir ülke konumundadır. Baykonur üssü gibi stratejik noktalar ise Rusya’nın askeri ve bilimsel çalışmaları açısından ciddi önem arz etmektedir. Bu nedenle Kazakistan’da meydana gelecek bir sosyo-politik değişim Rusya’nın çok boyutlu çıkarlarını ve gelecek vizyonunu akamete uğratma tehlikesini taşımaktadır” dedi.


Yaşanan bu gelişmelerin bütünleşmeye çalışan Türk devletlerine sadece sosyo-ekonomik alanda değil, askeri anlamda da işbirliği ve savunma örgütü bir yapılanmanın kurulmasının önemini gösterdiğini ifade eden Yaycı, “Türk dünyasına hayati manada hizmet edecek bir organın önünün açılması demek olacaktır. Ermeni ordusunun KGAÖ çatısı altında Kazakistan’a müdahale eden ülkeler arasında bulunması ve sözde barış gücü ifadesiyle faaliyet yürütülmesi tüm Türk dünyasının ders çıkarması gereken bir gelişmedir. Sözün özü şudur; Turan ordusu kurulmalıdır!” değerlendirmesinde bulundu.


“Rusya, ABD'nin jeopolitik açıdan bir nevi doğal müttefikidir”

“Hadiseleri Türk Dünyası’nda son dönemdeki bütünleşme adımlarını sakatlamak isteyen güçler istismar edebilir” diyen Yaycı Paşa şöyle devam etti:
“Kazakistan Çin’in Kuşak Yol Projesinin odağında olduğu gibi, Rusya’nın küresel ve bölgesel enerji stratejisinin de odak noktası konumundadır. Üstelik dünyanın en büyük uranyum üreticilerinden biri Kazakistan’dır ve uranyum, nükleer yakıt, elektrikli araçlar ve yeşil enerjide önümüzdeki dönemde en kritik madde olacak. Çin 10-12 yıllık uranyum ihtiyacını bugüne kadar stoklamış.


Kazakistan’daki üretimin yarısı Çin’e gidiyor. Diğer büyük kısım ise Rusya’ya. ABD’nin Çin’in Kuşak Yol Projesine ve ekonomik etki alanını genişletmesine karşı olduğu, NATO’da artık 1 numaralı tehdidin Çin olduğunun belirtildiğini sanıyorum ilgili herkes artık biliyordur. Bunun yanı sıra Rusya’nın Çin ile müttefik olduğunu düşünen varsa gerçekten çok romantik olduklarını var sayarım.


ABD, Çin’in Avrasya stratejisine karşı yürürlüğe koyduğu kendi Avrasya stratejisinde; Çin’in batısında yeni bir stratejik hat (engel) teşkil edilmesini hedefliyor. Bu hat kuzeyden güneye doğru: Rusya - Kazakistan- Hindistan hattıdır. ABD’nin daha batıda inşa ettiği ikinci stratejik hat (engel) ise Türkiye’nin batısından geçen ve Baltık Denizi-Ukrayna-Karadeniz- Adalar Denizi- Doğu Akdeniz ve Körfez Bölgesi hattıdır. Yeni satranç tahtası böyle tanzim edildi. Görüleceği ve anlaşılacağı üzere Rusya, ABD’nin jeopolitik açıdan bir nevi doğal müttefikidir. Tıpkı Sovyetler Birliği’nin güçlü olduğu dönemde, Çin’in ABD için jeopolitik açıdan doğal müttefik olduğu gibi.”


                      Rusya'nın Kazakistan'ın kuzeyinde talepleri vardı

Rusya’nın son 2 senedir Kazakistan’daki Rus nüfusunu öne sürerek Kazakistan’ın kuzey bölgelerinden belirli haklar talep ettiğini hatırlatan Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kazakistan’ın küresel pazarlarla bütünleşerek Rus hegemonyasından çıkmaya başlaması ve Rus kültürüne dayalı eğitim-öğretim sistemini kendi kültürel kodlarıyla revize etmesi Rusya’yı rahatsız eden temel gelişmeler haline geldi. 6 Aralık 2021 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı anlaşmasını imzalayan Kazakistan, kendi kültürünü korumak adına Rusça tabelaların kaldırılmasını onaylayan bir yasayı da uygulamaya almıştı.


Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise bu durumu Rus azınlığa karşı bir saldırı olarak niteleyerek Ukrayna’nın işgalinden önceki politik tavrı sergilemiştir. Rusya’nın 2008 yılında Osetya’yı işgal etmesi, Kırım’a yönelmesi ve ilhak etmesi bugün Kazakistan’da meydana gelen hamlelerin benzerleri ile inşa edilmiştir. Türk dünyasının hem kendi içinde hem de küresel anlamda entegrasyon kanalları geliştirmesi doğal olarak Rusya gibi bir aktörü rahatsız etmektedir.


Tabii ABD ve Rusya’yı iki stratejik ortağı olarak tanımlayan İsrail’in de Siyonist politikalarını etkilerini unutmamak lazımdır. Dahası olaylar başlamadan 3 gün önce Rusya’da Putin, Nazarbayev ve Tokayev arasında görüşmeler yapıldığı ve Nazarbayev’in olaylardan 3 gün önce ülkeden ayrılarak çok enteresandır bir tarafsız Avrupa devleti olan İsviçre’ye gittiği söylentileri var.


Eğer Kazak siyasi eliti anlaşarak ülkeyi Rusya’nın daha derin nüfuzuna sokmuşsa Nazarbayev’in bunu niçin yapmak zorunda hissettiğini anlamak da kolay değil. Ancak bunun Türk Devletler Teşkilatı ve Türk Dünyası açısından da çok kötü bir durum olacağı bir gerçektir.”


                     “Ermeni Ordusu'nun Kazakistan'a girmesi endişe verici”

“Ermeni ordusunun KGAÖ çatısı altında Kazakistan’a müdahale eden ülkeler arasında bulunması ve sözde barış gücü ifadesiyle faaliyet yürütülmesi tüm Türk dünyasının ders çıkarması gereken bir gelişmedir” ifadesini kullanan Yaycı, “Özü şudur; Turan ordusu bir an önce kurulmalıdır! Özellikle Ermenistan askerlerinin de içinde bulunduğu KGAÖ müdahale grubunun Kazakistan’da durumu ve stratejisi hem Kazakistan’ın ulusal geleceği hem de Türk dünyasının bütünleşmesi açısından endişe verici bir mesele olarak karşımıza çıkmıştır” diye konuştu.


                   “ABD ve Rusya bize yakın bölgelerde anlaşmış ve paylaşmıştır”

“FETÖ’cüler ‘Türk Baharı’ başladı diye sevinç krizlerine giriyorlar” diyen Yaycı, “Bu esnada Bosna’da da çok dikkat çekici gelişmelere yaşanmaya başladı. Sırplar Novi Pazar’da “altın onur ve özgürlük haçı için” sloganı ile savaş çığlıkları atıyorlar. 10 Aralık 2021 tarihinde Bosna Sırp Cumhuriyeti federe birimi Dayton Anlaşması ile tesis edilen barışı zedeleyerek Bosna-Hersek’e olan bağlılığı askıya alma kararı aldı.


Büyük Sırbistan ve Büyük Hırvatistan’ idealinde olan ayrılıkçı gruplar bu kararı pratiğe dökmenin yollarını geliştirmektedirler. Bosnalı Sırpların lideri Dodik ile sıklıkla görüşen Putin, Bosnalı Sırpların ayrılıkçı olmasında önemli faktörlerden birisidir! Bosna’daki gelişmelerin Kazakistan’da yaşanan olayların küresel düzlemde Rusya faktörü ile bağlantılı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

 

Artık herkes anlamalıdır ki ABD ve Rusya bize yakın bölgede, yani Suriye’de, Irak’ta, Kazakistan’da ve hatta Afganistan’da ve de hatta şimdi Ukrayna’da anlaşmış ve paylaşmış gözükmektedir. ABD ve Rusya kutupları, Çin’in bir kutup haline dönüşmesini engellemek üzere. O nedenle yeni kurulan satranç oyununu iyi okumak ve Avrasyacılık ve Atlantikçilikten birini seçmek zorundaymışız gibi hissetmemek lazımdır. Biz Türkiyeci olmalı, pergelimizin merkezini de Ankara’ya koymalıyız” dedi.

Tüm GÜNCEL MESELELER