YAVUZ ÖLÜRKEN YAKASINA YAPIŞTIĞI ADAM
Canibim.Com

YAVUZ ÖLÜRKEN YAKASINA YAPIŞTIĞI ADAM - Canibim.Com

 

Bizi biz yapan değerlerimiz bugünlere getirdi, ve bugünden sonrasına da bu değerler bizi yarınlara taşıyacaktır… Ve unutmayalım ki bize ait olmayan her şey emanettir, sürgündür ve gurbettir…

 

    

Ne olmuştu da uzunca bir aradan sonra Avrupa Türkiye’den bu kadar çekinir olmuş, rahatsızlığı artmış ve stratejilerini değiştirme zorunluluğu hissetmişti. Yavuz Sultan Selim


Ve alışılagelmiş birkaç stratejik hamleyle artık istediği sonuca ulaşamıyor olmak özellikle İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD’nin canını iyiden iyiye sıkmaya başlamıştı. Öncelikle üzerimizde oluşturduğu parasal kazanç kapıları bir bir kapanmıştı. Artık sırtımızdan kurduğu oyunlarla kazandığı paraları bu kadar rahat kazanamamaya başlamıştı.


Terör, iç olaylar, Susurluk ve benzeri olaylarla bizi kontrol altında tutamıyordu. İçeride kurulan hâkimiyet sayesinde çıkıntılık yapanları, yine içeriden satın aldıklarıyla susturamıyordu artık.


Peki ne olmuştu da kontrolü kaybetmişti?!


Öncelikle yönetimsel zihniyet değişmişti. Bu yönetimsel değişiklik beraberinde devletin en hassas organlarından başlayarak büyük bir temizlenme başlatılmıştı.


Dış güçlerin hâkimiyet kurup, kontrol altında tutup, izlediği devlet içi artık istendiği gibi izlenemez olmuştu.


Yani artık yatak odasında misafir ağırlanmıyordu! Her önüne gelen elini kolunu sallayarak, rahatça ülkenin yatak odasına giremiyordu.


Türkiye’yi dışarıdan yöneten 3-5 iş adamı değil, iş adamlarını Türkiye çıkarları ve stratejileri doğrultusunda yöneten, yön veren bir devlet yapısı yönetmeye başlamıştı.


İtirafçılar, korucular ve taşeron olarak kullanılan insanların ağzından koca bir devlet alınmıştı!


Güneydoğu devletin bazı organlarının ve terörün haraç kestiği yer olmaktan hızla uzaklaştırılırken, insanına insanca, kardeşçe bir muameleye dönülüyordu. Ve artık Türkiye Libya, Suriye, Mısır gibi devletlerin düştüğü oyunlara düşmekten hızla uzaklaşıyordu.


Ortadoğu ülkelerinde diktatörlüğü, özgürlük ve demokrasiyi kullanarak yönetime müdahale edip kontrolü ele almaya çalışan Avrupa’nın bazı büyük ülkelerinin özgürlükten ve demokrasiden yoksun olduğunu ve aslında yüz yıllardır birkaç sülaleyle yönettikleri ülkelerinde en büyük diktatörlüğü uyguladıklarını başta Türkiye Cumhuriyeti devleti olmak üzere yaşayan bilinçli halkıyla bunları bilerek oyuna gelmiyordu…


Çünkü yıllarca bu toplumun inançları, gelenekleri ve göreneklerinin ayarlarını bozarak başkalaştırmayı başaracaklarını zannederken, bir anda tekrar inanç ve kardeşliğin güçlenmesine müdahale edemiyorlardı. Bizi biz yapan değerlerine yaşayan halk tekrar sahip çıkmaya başlamıştı.


Hatırlarsanız Yavuz Sultan Selim Sina Çölü’nü (Arap Yarımadası) bir haftada ordusuyla, top tüfekle, şu anki imkânlarımızın hiç birinin olmadığı bir şekilde geçerek Arap Yarımadasını fethetmişti. O Yavuz Selim ölüm döşeğindeyken en yakın arkadaşı Hasan Efendi yanına gelerek; “Şimdi Allah’la beraber olma zamanı” der. 


Bu sözle beraber yatağında bitkin yatan Yavuz bir anda canlanarak yatağından doğrulup Hasan’ın yakasına yapışır;

“Sen bizi şimdiye kadar kimle beraber sanıyordun” der ve bitkin bir şekilde yatağına tekrar düşer.


Bizi biz yapan değerlerimiz bugünlere getirdi, ve bugünden sonrasına da bu değerler bizi yarınlara taşıyacaktır… 


Ve unutmayalım ki bize ait olmayan her şey emanettir, sürgündür ve gurbettir…
 

Geçmişten yarası olan bazı dış güçler, bugün ellerindeki yeniçağın getirileriyle güçlenmiş ve geçmişteki hesabını bitirmeye çalışıyor. Bir taraftan vaat edildiğine inandığı Ortadoğu topraklarını istila etmeye çalışırken, diğer taraftan da kendi çıkarlarına uyan din ve yönetim şekliyle kontrolleri kendilerinde olan tek dünya, tek yönetim şeklini oluşturmaya çalışmaktadırlar.


Ve ara ara hep söylediğim üzere bir kez daha altını çizerek belirtme gereği duyuyorum… Hiç kimsenin tarafı olmadan, ön yargıdan, fanatik duygulardan uzak, sadece milli duygularla geçmişimizle yüzleşelim. 

 

30.07.2013


Çetin AGAŞE / Rotahaber

   

Tüm GÜNCEL MESELELER